Bu topraklardan dünya markası çıkar mı?

4.7.2017


Son yıllarda Ülke adına gurur duyduğumuz dev projelerin peşi sıra geldiği yatırım trendi tablosu var.

Her biri dünya ölçeğinde sıralamada en önlerde yeri olan yatırımlardan bahsediyorum.

Şu anda 2017’deyiz…

Tam bir yıl önce kanlı bir darbe girişimine maruz kaldık. Bu darbecilerin, söz konusu yatırımların önünü kesmek ve Türkiye’yi, bağımsızlaşarak kendi ayakları üzerinde durma çabalarından alıkoymak için uğraşan uluslararası egemen güçlerin vesayetçileri olduğunu aynel yakîn olarak gördük.

Tüm bu olumsuzluklara, etrafının ateş çemberi olmasına, kendi içindekiler eliyle aşağı çekilmek istenmesine rağmen, ülkenin yoluna tam gaz devam ediyor olması sevindirici.

Bahse konu yatırımların her biri göz kamaştıran boyutta ve nitelikte. Kimi tamamlandı, kimi devam ediyor, kiminin başlaması eli kulağında…

1-      Sinop Nükleer Santrali: 22 milyar dolar

2-      Akkuyu Nükleer Santrali: 20 milyar dolar

3-      İstanbul-İzmir Otoyolu Projesi: 16 milyar dolar

4-      Müşterek Taarruz Uçağı (JSF): 16 milyar dolar

5-      Kanal İstanbul: 15 milyar dolar

6-      İstanbul’a 3. havalimanı: 36,3 milyar dolar

7-      Gayrettepe-Yeni Havalimanı Raylı Sistem: 1,33 milyar dolar

8-      Marmaray: 5 milyar dolar

9-      Haydarpaşa Liman Projesi: 5 milyar dolar

10-  Ankara-İstanbul YHT: 4 milyar dolar

11-  Sivas-Kars YHT: 4 milyar dolar

12-  Ankara-İzmir YHT: 4 milyar dolar

13-  Yavuz Sultan Selim Köprüsü: 3,5 milyar dolar

14-  ATAK Helikopteri 3,3 milyar dolar

15-  Yeni Tip Denizaltı 2,7 milyar dolar

16-  Ankara-Sivas YHT: 2,5 milyar dolar

17-  A400M Ulaştırma Uçağı: 1,7 milyar dolar

18-  Avrasya Tüneli: 1,3 milyar dolar

19-  M60 Tan Modernizasyonu 687 milyon dolar

20-  Mayın Avlama Gemisi: 625 milyon dolar

21-  Sea Hawk Deniz Helikopteri: 557 milyon dolar

22-  ALTAY Milli Tankı: 500 milyon dolar

Liste uzayıp gidiyor.

19 Ekim 2016 Tarihli ve 29862 Sayılı Resmî Gazete’de Yayımlanan 3 Ekim 2016 Tarihli ve 2016/9368 Sayılı “2017 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair

Bakanlar Kurulu Kararı Eki”nin, “2017 Yılı Kamu Yatırımlarının Sektörlere Göre Dağılımı” başlığı altındaki tablonun yekünü 80.393.089.000,- TL.

…………………

Bu rakamları hatırlamanın sebebi başlıktaki soruyu sormak için!..

“Bu topraklardan dünya markası çıkar mı!”

Yukarıdaki rakamlara bakınca cevap doğal olarak; EVET! HEM DE ONLARCA ÇIKMALI, şeklindedir.

Çünkü sayılan bu dev projeler, içinde on binlerce mal ve hizmet türünü barındırmakta olup büyük bölümü yazılım da dahil olmak üzere yerli ve milli olarak üretilebilir niteliktedir.

Bu yatırımların bir kısmı finansman kaynakları gereği yabancı sermayenin Know-how/ustalık bilgisi çerçevesinde yürütülüyor olabilir. Ancak mevcut yatırım iklimi, ülkenin sanayi ve teknoloji birikimini kalkındırmak ve yerli sanayicileri deneyimlendirmek için olağanüstü elverişli bir ortamdır.

30’lu 40’lı yıllarda motoru hariç yerli uçağını yapıp uçuran Nuri Demirağ’larını, Vecihi Hürkuş’larını; 60’lı yıllarda yerli otomobili Devrim’i üreten mühendislerini; uluslararası teknoloji canavarları adına kendi bürokratları eliyle boğan zihniyet unutulmadı…

Her fırsatta yerli ve milli olmayı slogan haline getiren ve bu konuda önemli adımlar da atan mevcut siyasilerin gözünden kaçan konular acaba bugünlerde de söz konusu oluyor mu dur!

Bilerek ya da bilmeyerek değersiz menfaatler karşılığında ülkesini zayıflatanlar yok olmuş mudur dersiniz…

…………………

Dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmek hedefleniyorsa, bu ancak uluslararası standartlara sahip üretim gücü ile olabilir. Ülkede bu tarz üretim ağı yaygınlaştıkça ve yerli firmalar yukarıda sayılan dünya çapında projeler içinde deneyim kazandıkça, bu topraklardan yüzlerce isimsiz kahramanın dünya markaları çıkarması söz konusu olabilecektir.

Sadece 3. Havalimanını ele alalım…

Yolcu aktarım köprüsünden, çelik konstrüksiyonuna, konveyörlerinden, kapısına, havalandırmasına, mobilyalarına, vitrifiyesine, camına, çerçevesine, binlerce kalem iş kolunda yerli ve milli tedarikçilere umulur ki öncelik veriliyordur!..

Uluslararası standartların yerli ve milli üreticilerimizce, bu yatırım ikliminde edinilmesi kolaylaştırılıyor ve her bir kalemin bu topraklarda üretilmesinin yolları aranıyordur.

Eğer tersi oluyorsa, o karar vericiler yakalarında bu milletin ellerini, kulaklarında beddualarını hissetmelidir.

Milyarlarca dolarlık yatırımlardan sadece biri olan 3. Havalimanının, dünya markaları oluşturmak için ne kadar elverişli zemin olabileceğini düşünebiliyor musunuz!

Bir terminal deyip geçmeyin. Yapılarının akla gelen ilk ihtiyaç kalemlerinden olan yolcu köprüsü, mobilya, vitrifiye, havalandırma, cam, çerçeve, idari ve sosyal bölümleri, restoranları, apron hizmetleri, teknik merkezleri, yolcu ve kardo hizmetleri vb. binlerce unsurlarının tedarikinde, milli ve yerli üreticiler iş alamıyorsa, yarın bu üreticiler hangi uluslararası havaalanı projesinde boy gösterebilirler. Kendi ülkesinin dünya ölçeğinde bir projesinde güvenilmemiş üreticiler yarın Edirne’den ötede kime nasıl dertlerini anlatacak ve mal satabilecekler!..

Bilinmelidir ki uluslararası hiçbir marka görünür sahiplerinin şahsi malı değildir. Her bir marka içinden çıktığı ülkesinin değeridir ve ülkeler bu markaları aracılığı ile dünyaya açılır. Güçlü markalarınız yoksa sömürülmeye adaysınızdır.

Bugün ülkemizin en zengin iş adamlarının neredeyse tamamı, aslında yabancı markaların Türkiye’deki temsilcileridir. Büyüksediğimiz bu yerli devler gerçekte temsil ettikleri uluslararası markalar için sıradan bir bayiden öte değer taşımazlar. Bu bayiler hem yabancı üreticilerin mallarını bize satarlar hem de o markaların sahibi olan ülkelerin stratejik amaçlarına hizmet ederler. Milli üretimin önündeki en büyük engeli de maalesef bunlar oluştururlar. Bu yerli aracıların bürokrasi içindeki iş bitirme yetenekleri, uluslararası devler tarafından her türlü yöntemlerle ustaca kullanılır. Bir kısmının sahibi oldukları iletişim kanallarında oluşturulan “milli olan yetersizdir” algısıyla da toplum atalete sürüklenir, kendi üreticisine yabancılaştırılır.

Dün bu toprakları yurt edinmek için canını ortaya koyan akıncıların yerini alacak unsur bugün ortaya çıkarılacak olan yerli markalardır.

Uluslararası sömürü odaklarının tezgahlarını kırma görevi, yerli ve milli olanı sahiplenen iş adamlarının, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, siyasilerin, bürokratların ve şuurlu halkın omuzlarındadır…

Evet bu topraklardan üç beş değil; uluslararası dev projelerin içinde göğsünü gere gere iş yapan yüzlerce dünya markası çıkmalı ve bu mert ulusun dünya klasmanındaki yerini yukarı taşımalıdır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir