Kim saçmalıyor!..

“Not: Bu yazı TRT’de yayınlanan Gündem Ötesi programının 130. bölümünün yayınlanmasının hemen ardından 8-1-2018 tarihinde kaleme alınmıştır.”

Bir Üniversite hocası çıktı; “Nuh oğluyla cep telefonu ile konuştu!” dedi ve yer yerinden oynadı. İlgili ilgisiz herkese adeta bir alay malzemesi çıktı…

Şunu çok merak ediyorum. Bizim niye ayarımız yok!..

Her şeyi siyah beyaz görmek mecburiyetinde miyiz!…

O program olmasaydı akademisyen Dr. Yavuz Örnek’i adeta ülkemizin bilim ikonu haline getiren yazılar olmayacaktı. Diğer tarafta iki yüzlü; ilahiyat camiası ve diyanet teşkilatının onca anlı şanlı hoca vs takımı ne yapıyor?

Ben söyleyeyim!.. Kabare tiyatrosunda Devekuşu rolü kesiyorlar…

Neden! Çünkü okumadıkları için bilmedikleri, anlamadan okudukları için de kendilerine yutturulan hikayelerin dışında din tahayyülü taşımadıklarından, kafalarını kumdan çıkaramıyorlar… İlgisizlikleri sebebiyle ne tâbi oldukları Kur’an’dan haberleri var ne de Kur’an’a soru sorabiliyorlar. Bu yüzden bir harfi için ölürüz dedikleri kitaplarına aslında zerre kadar güvenleri de yok!..

Hiç kimsenin dikkatini bile çekmedi! O programda Prof. Dr. Ömer Faruk. Harman, Kur’an’ın bilim kitabı olmadığını, ayetler ile bilim olamayacağını belirten “bilim bile kutsal metinlerin söylediğini veri kabul etmez”[1]şeklinde bir cümle kurdu. Hemen ardından da Dr. Yavuz Örnek’in bahsettiği teknolojinin nereden çıktığını sorgulayan “İnsanoğlunun tarih boyunca nasıl geldiği ve nasıl gittiği belli!”[2]cümlesini kurdu. Bir Allah’ın kulu da aslında genel kanaat olan bu mottoya takılmış görünmüyor. Hatta herkes Prof. Dr. Ömer Faruk Harman’ı hayran hayran dinledi. Yine hocamız konuşmanın bir yerinde “hiçbir Müslüman, insanın maymundan geldiğine inanmaz” cümlesini kurdu. Aslında buna hiçbir Yahudi ve hatta hiçbir Hıristiyan da diyebilirdi…

Sorun şuradadır!

Bugün Müslümanlar dahil herkes; insanoğlunun mağarada başlayan serüveninin günümüzde batı medeniyeti ile zirve yapan teknoloji, bilim ve hatta insanlık çizgisine ulaştığı kanaatindedir…

Bu algı bir medeniyet önermesi (postüla) olarak empoze edilmektedir.

Aslında “Allah’ın indirdiği din” ile yeryüzünde insanların oluşturduğu “bilim dini” arasındaki kavga tam da buradadır. Görünen odur ki bilimi savunanlar galip gelmişlerdir. Sokaktaki sıradan vatandaşı geçelim, geçimini din alanında kalem oynatarak sağlayan ilahiyatçılarımızın anlayışı da hakim bilim anlayışından yanadır. Bu gerçeklik maalesef; akademisyenlerden hocalara, yazıp konuşanlardan sokaktaki kendini Müslim olarak değerlendiren sıradan vatandaşa kadar hiç farklı değildir…

Her şeyi bir kenara bırakıp; inancını ciddiye alarak, “Kur’an’ın her sözü Allah kelamıdır!” diyenlere sorum şudur…

Aşağıdaki ayetler ne ifade etmektedir?

  • Adem zamanı

(Allah) Âdem’e tüm isimleri öğretti, sonra onları meleklere gösterdi: “İddianızda haklıysanız bana şunların isimlerini söyleyin!” dedi. Bakara 2/31

  • Nuh (as) zamanı

Yedi kat göğü tabaka tabaka nasıl yarattığını görmediniz mi? Nuh 71/15

  • Hud (as) zamanı

Sütunlu İrem’e de. / Öyle bir şehir ki onun gibisi yaratılmamıştı. Fecr 89/7-8

  • Süleyman (as) zamanı

O kitaptan bilgisi olan kişi dedi ki; “Sen gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm.” Süleyman arşı yanı başında, sapasağlam görünce; “bu Sahibimin ikramıdır” dedi. Beni denemek içindir; şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü? Kim şükrederse şükrünün faydasını görür. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Sahibimin kimseye ihtiyacı yoktur, o, iyilik sahibidir.” Neml 27/40

Ziyadesiyle çoğaltılabilecek bu ve benzeri ayetler acaba ne ifade etmektedir. Bunları epik bir masal gibi mi düşünmek gerekiyor…

Oysa aynı kitapta (Kur’an) şöyle bir ayet de mevcut;

ELİF! LAM! MİM! RA! Bunlar, o Kitabın ayetleridir; Rabbinden sana indirilen, gerçeğin tam kendisidir ama insanların çoğu ona inanmazlar. Rad 13/1

Kur’an, kendini ayetlere kapatan bu kişilerin de yalanını ortaya çıkarır. / Çünkü o, kesin gerçektir. Hakka 69/50-51

Sadece bu ayetler karşısında bile, Allah’a ve gönderdiği kitap olan Kur’an’a inandığını söyleyen herhangi bir kişi kayıtsız kalabilir mi?

Eğer kayıtsız kalınabiliyor ise; “Ben ispatlanmamış, seküler tarihi bilgilerle ortaya konulamayan bilgiye itibar etmem!” diyen biri için Müslim sıfatı ne kadar uygundur!

Böylesi durumlara ait Kur’an’da onlarca örnek vardır. Ahiret inancı ve yeniden diriliş konusu her dönemde önemli bir turnusol kağıdı olmuştur. 

“Bu kitapta anlatılanlar eskilerin masalları”[3]diyenlerin durumu da farksızdır. Keza “bu kitap sihirdir”[4]diyenlerin durumu da…

Bu gerçeklik karşısında; akademisyen olanların Kur’an’ı bilgi kaynağı olarak ele almamaları nereye konulacaktır! Hele bir de bu işi ilahiyatçılar kabullenmişse durum ne hale gelmiştir! Varın siz tahayyül edin…

İzahatlarına her ne kadar katılmasam da; Dr. Yavuz Örnek’in cesur bir çıkış yaparak akademisyen sıfatıyla Kur’an’daki kıssayı gerçeğin ta kendisi olarak ele almış olmasını takdir ediyorum.  İlahiyatçılardan, Kur’an ayetleri hakkında farklı disiplinlerden gelen açıklamaları tartışıp geliştirmesi hatta onlarla işbirliği yapması[5]beklenir. Nedense bu hiç de böyle olmuyor. Koca koca ilahiyatçılarımız; Allah’ın “gerçeğin ta kendisi” dediği kıssalardaki, üstelik meallerinde detayları yer alan objelere ait tasavvurların hiç peşine düşmüyorlar. Sonra da olgunlaşmadan ortaya çıkan ve ayet bağlantıları yeterince ortaya konulamamış çalışmaları, deist ve ateistlerin alay konusu yapmasına teşne oluyorlar.

Çünkü Kur’an’ın açıklanmış[6]bir kitap olduğu, ayetlerin birbirini açıkladığı ve ayet kümeleri arasında bağlantılar kurulması gerektiğine ilahiyat akademisyenlerimiz de iman etmiş değiller! Oysa ki, Kur’an’da bahsi gecen konuların Kur’an’da açıklamasının ve bağlantılarının olmadığını düşünmek Kur’an’ı hayatın dışına itmek değil midir?

“Kutsal metinler bilimin konusu edilemez!” fikrinin peşinden gidenlere şu kısa notu da geçmek isterim…

Allah’ın ayetleri ortadadır!.. Bilim insanları da “Hadi hayırlısı bakalım bugün ne bulacağız!” diyerek, tesadüflere sığınıp laboratuvarlarına girmeyeceklerine göre ellerindeki tüm olanakları ile güçleri yetiyorsa ortada olan Kur’an tezlerini araştırsınlar ve çürütsünler!..

Ancak ayetleri çürütme işinin, inanmış kişilerin zaafları ve eksiklikleri üzerinden iletişim araçları ile imaj kirleterek dezenformasyon şeklinde yapılmasının o gerçekleri asla örtemeyeceği bilinmelidir.

Özetleyecek olursak söz konusu programın arka planından şu üç şey ekrana yansıdı.

– Allah’ın ayetleri. (Nuh kıssası)

– Allah’ın ayetini eksiğiyle fazlasıyla bilimsel olarak anlamaya çalışan akademisyen(ler) gayreti.

– “Allah’ın ayetleri bilimin konusu olamaz!” diyerek dini bir köşeye hapseden ilahiyatçı anlayışı.

Sizce bunlardan hangisi saçmalıyor? 

Hasan Mustafa Arslan


[1]TRT1, Pelin Çift ile Gündem Ötesi – 130. Bölüm; 54’:10”

[2]TRT1, Pelin Çift ile Gündem Ötesi – 130. Bölüm; 54’:30”

[3]Enam 6/25; Nahl 16/24; Furkan 25/5; Neml 27/68; Ahkaf 46/17; Kalem 68/15; Mutaffifin 83/13

[4]Bkz. Enbiya 21/3; Bkz. Sebe 34/43

[5]Bkz. Fussilet 41/3

[6]Bkz Hud 11/1-2

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir