Misak-ı Millî = Ulusal Yemin

9.11.2016


Misak-ı Millî nedir? Gençler biliyor mu? Neyi ifade ediyor, ne zaman ve niçin kimler yemin etmiş.

Son günlerde söz edilir oldu. Oldu da içeriğinde neler var. Niçin bu kadar önemli. Türkiye’de birilerinin bugün Misak-ı Millî ve Lozan ile alıp veremediği ne olabilir!

1)    28.Ocak.1920’de İstanbul’da toplanan son Osmanlı Meclis-î Mebusan’ı Misak-ı Millî[1] olarak bildiğimiz kararları aldı. Bu maddelerden biri Türk Vatanperverlerinin Kızıl Elmasıdır;

Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı sırada (30 Ekim 1918) Türk askerlerinin koruduğu sınırlar içindeki Türk vatanının bütünü hiçbir biçimde parçalanamaz.

2)    Misak-ı Millî; Amasya Genelgesinin ardından, Sivas ve Erzurum Kongrelerinde şekillenen kararların bir sonucudur!

3)    Misak-ı Millî sınırları içinde olup Lozan’da kaybedilen, ancak sonrasında tam bir kararlılıkla üzerine gidilen Hatay, 1939’da 2. Dünya savaşının uygun hale getirdiği konjonktürde Milli Sınırlarımız içine katılmıştır!

 

………………….

Bugün; “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü arkasına saklanan, günümüz tatlısu vatanperverlerine, Mustafa Kemal’in, Fransız elçisi Ponsa’ya 29.10.1937’de, Romanya Cumhurbaşkanı Tataresko’nun önünde söylediği şu cümleyi de hatırlatmak gerekir.

“Ben toprak büyütme dileklisi değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak muahadeye dayanan hakkımızın isteyicisiyim; onu almazsam edemem. Büyük Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay’ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getirmezsem onun huzuruna çıkamam; yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim; yenilmem, yenilirsem bir dakika yaşayamam. Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek benim dostluğumu lütfen bildiriniz ve doğrulayınız.”

 

Madalyonun diğer yüzü!

– İngilizler 13 Kasım 1918’de Çanakkale boğazını geçerek İstanbul’u işgale başladı.

– 1.Kasım.1922’de Padişah İstanbul’dan gönderilince Osmanlı bitirilmiş oldu.

– Misak-ı Millî ortadayken galip olmamıza rağmen, bu sınırlar içinde olan ve ağırlıklı Türk Nüfusu barındıran bölgeleri 24.Temmuz.1923’de Lozan’da savunamadık.

– 2.Ekim.1923’de İstanbul’u işgal eden İngilizler alkışlar eşliğinde Fındıklı’dan uğurlandı.

– 6.Ekim.1923’de Şükrü Naili Paşa komutasında 3. Kolordu İstanbul’a girdi.

…………………

Bu tarihi gerçekler herkesin malumu.

Ancak sorul(a)mayan sorular bu gerçeklerin arasından hemen sırıtıyor. Acaba malum Misak-ı Millî topraklarının savunulamaması, İstanbul’u işgal eden İngiliz’lerin adeta boğazımızı sıkıp bizi nefessiz bırakmasından mıydı! Bunun karşılığı sadece Misak-ı Millî sınırlarından mı feragat edildi!

Vah o Çanakkale’de verdiğimiz şehitlere!

Vah o pak şehitlerin bıraktığı vatanda bugün sırtını batıya dayamışlara!..

 

Şimdi değilse ne zaman!

Batı tüm güçleriyle Ortadoğu’ya çökmüş. Darbe dahil her türlü şer planla içimizdeki işbirlikçi mikroplarla bizi de diz çökmeye zorluyor. Canımız, malımız ve rahatımız Çanakkale’de Kut’ül Amare’de verdiğimiz şehitlerimizden daha mı değerli…

Bize ne oldu da bu kadar açık tehlike karşısında bile birlik olamıyoruz.

Vesayetçilerinin pul pul dökülüp arkasındaki; Ortadoğuya ve dünyaya şekil vermek isteyen tek dişi kalmış canavarların ayan beyan ortaya çıktığı şu günlerde, bunlarla iş tutmak ihanet değilse nedir?

Şu toprakların ekmeğini yemiş, suyunu içmiş camisinde namaz kılmışların içinden nelerin çıktığını gördük. Daha fazlasına tahammülümüz yok…

 

 

[1] Misak-ı Millî bildirisinin metni özetle şöyledir:

“Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyeleri barışa kavuşmak için şu koşulları ileri sürerler: Birinci Dünya Savaşı bitişinde imzalanan Bırakışma Anlaşmasının çizdiği sınırlar içinde “din, ırk ve asılca” (yani Türkler) birlik oluşturan vatandaşların oturduğu yerler hiçbir biçimde yurttan kopartılamaz. Osmanlı Saltanatının ve Halifeliğin merkezi İstanbul’un güvenlik içinde bulunması koşulu ile Boğazlar açılabilir. Daha önce bizden ayrılan Batı Trakya’da, Ateşkes sınırları dışında tutulmak istenen Kars, Ardahan ve Batum’da halkoyuna başvurulması gerektir. Osmanlı Devletindeki Arapların çoğunlukta olduğu yerlerde de halkoyuna başvurulmalıdır… Bağımsızlığımızı sınırlayacak siyasal, ekonomik hiçbir antlaşma kabul edilemez. Bu koşullar kabul edilmezse barış yapmak imkânsızdır.”

Kaynak : http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-03/misak-i-milli-ve-anayasamiz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir