Vesayetçiler Koridorunda Türkiye’nin Enerji Vizyonu…

Dünyada işler tümüyle alıp tümüyle vererek yürümüyor. Ticarette olduğu gibi bir şey alınacaksa bir şeyleri de vermek gerekiyor.

Sovyetler Birliği’nin 8 Aralık 1991 de dağılmasından önce “Çift Kutuplu Dünya” tabiri kullanılırdı. Charles Levinson 70’li yıllarda Votka-Kola isimli kitabında Amerikan ve Sovyet rekabetinin arka planında, hinterlandlarına saldıkları korku üzerinden aslında birbirlerini nasıl beslediklerini örneklerle anlatır. 90’larda “Tek Kutuplu Dünya” kavramı ortaya çıkar çıkmaz, ABD kendisini besleyecek yeni düşman olarak Komünizm yerine İslam tehdidini sahaya sürdü. İslam’ın; fikir platformunda kapitalizmin geleceği için komünizmden daha fazla tehdit edici bir durum olduğu doğru. Ancak İslam coğrafyasının son derece dağınık oluşu, ayrıca Sovyetler Birliği kadar teknik ve donanımsal bir üstünlüğe sahip olmaması, İslam’ın dünyayı her alanda kuşatmış kapitalizm için bu denli tehdit olarak öne çıkarılışını açıklamaya yeterli değil. Tam da burada hemen akla ENERJİ KAYNAKLARI geliyor…

Enerji; ülkelerin varlığı için üretimin de iletişimin de hakimiyetin de kazancında en önemli kaynağı. Eksikliği ya da olmayışı hayatı doğrudan etkileyen bir unsur. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz dönemi kaotik hale getiren savaşların arka planında da enerji kaynaklarına ya da kıymetli madenlere sahip olma arzusu önemli bir yer tutuyor…

Avrupa’nın lokomotif ülkesi Almanya’nın enerji sorunu malum. Rusya ile Ukrayna savaşı sonrası ABD safında yer almanın bedeli özellikle Almanya için ağır oldu. Önce Gazprom tarafından Ukrayna üzerinden Avrupa’ya giden hattın gazı kesildi. Üstüne Kuzey Akım-1’e yapılan sabotaj ve Kuzey Akım-2 projesinin taraflarca iptali, Avrupa’ya Asya’dan gelen enerji yollarını kapadı.

Şimdi tüm umutlar Doğu Akdeniz’in Hidrokarbon ve Gaz kaynaklarının üzerine yoğunlaştı. Herkes bu gözde kaynaktan hak sahibi olmak adına sahaya inmek için çırpınıyor…

ABD’nin asıl büyük hasmı ÇİN’e karşı Tayvan’ı vesayetçi kılıp bir cephe açması, diğer yanda Kuzey Afrika ve Ortadoğu olarak anılan coğrafyada başlattığı kaotik oluşumlar zincirinin sebepleri de artık iyice netleşti! Özellikle yeni dünyacı azınlığın bu coğrafyalarda bağımsız davranan hiçbir ülkeye en ufak tahammülleri yok…

Şimdi iyice belli oldu ki Doğu Akdeniz’in dibinde yatan gaz ve petrol kaynaklarını Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarmanın dışında hiçbir alternatif gerçekçi değil. Avrupa ise hem üretim hem de halkının konforu için bir yerlerden acilen gaza ulaşma arzusunda. Ne var ki Doğu Akdeniz kaynaklarının çıkarılması ve son tüketiciye ulaştırılmasının zamana ihtiyacı var…

İşte tam bu virajda Putin kritik bir hamle yaptı. Kurulacak bir Türk firması üzerinden; hem kendi Gaz ve Petrolünün hem de imtiyaz haklarından da vazgeçerek Azerbaycan ile Türkmenistan’a ait Gaz ve Petrolün pazarlanabileceği sinyalini verdi. Bu hamle, net olarak Asya Avrupa Enerji Koridorunu Türkiye’nin yönetmesi anlamına geliyor. Günün sonunda; mevcut hatların revizesi, başlanmış olanların ise hızlandırılıp devreye alınmasıyla Avrupa’ya, bir nebze olsun enerjinin gecikmeden aktarılması ihtimalinin önü açıldı.

Yeni oluşacak durumu biraz açmak gerekir.

TÜRKİYE’NİN TRASİT BORU HATLARI

  • Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı (ITP)
  • Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Ham Petrol Boru Hattı (BTC)
  • Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP)
  • Türkakım Doğalgaz Boru Hattı (TÜRKAKIM)

TÜRKİYE’NİN DOĞAL GAZ BORU HATLARI

  • Rusya – Türkiye Doğalgaz Boru Hattı (Batı Hattı)
  • Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı (Mavi Akım)
  • Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı (İran – Türkiye)
  • Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı (BTE)
  • Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Enterkonneksiyonu (TYE)

Sayılanların yanı sıra Doğal Gazda arz güvenliği için yatırımlarına devam eden Türkiye, Ülkemizin ilk yüzer depolama ve gazlaştırma ünitesi (FSRU) gemisi olan Ertuğrul Gazi’yi de devreye soktu.

Türkiye şu anda; mevcut boru hatları, Sıvılaştırılmış Gaz Depolama sistemleri ile bunlara eklemlenecek Karadeniz ve Doğu Akdeniz Hidrokarbon ve Gaz kaynaklarıyla tam anlamıyla bir enerji merkezi ülkesidir. Bu potansiyelin Avrupa’ya nakli; ilk aşamada Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Enterkonneksiyonu (TYE) ve Bakü Tiflis TANAP hattının Avrupa ayakları üzerinden gerçekleştirilebilir durumdadır.

Savaş öncesi Rusya Avrupa’ya 216 Milyar m3/yıl gaz transferi gerçekleştiriyordu. Mevcut hatlar üzerinden Türkiye ise; şu anda, teknik olarak basınç artırımı ile 63 Milyar m3/yıl gazın Avrupa’ya çok kısa sürede transfer edilmesini sağlayabilir durumdadır. İlk etapta Avrupa’nın Gaz ihtiyacının küçük bir kısmı olsa da bu miktar çok büyük bir değerdir. Trakya’daki dağıtım merkezine Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Karadeniz hatlarının bağlantısı tam olarak sağlandığında ise kapasite çok daha üst miktarlara ulaşabilecektir. Böylelikle Avrupa’nın Gaz ve Petrol ihtiyacının önemli bir miktarı karşılanabilir hale gelecektir.

Buraya kadar anlatılanların ekonomik boyutu ise devasadır…

Kurulması öngörülen Türk Gaz Dağıtım Şirketi, bedeli her türlü komisyonlardan arındırılmış olarak temin ettiği gaz ve petrolü kendi belirlediği fiyat ile satacak ve tahsilatını yapacaktır. Ardından kasa olarak elde ettiği geliri ortaklarına bölüştürecektir. Bu durum ayrıca Türkiye’ye; Dünya ölçeğinde doğalgaz ve petrol fiyatlarının belirlendiği tahtada belirleyici olma rolünü kazandıracaktır.

Bu oluşumun faydaları bununla da sınırlı değildir. Avrupa Birliği (AB) nezdindeki siyasi özgül ağırlığımız da değişecek ve siyaseten sıklıkla görmezden gelinen Türk tezleri eskisi kadar kolay göz ardı edilemeyecek, siyasi ve stratejik iş birliği çok daha fazla güçlenecektir.

Türkiye’nin Savunma Sanayii, Enerji vizyonu, Uzay programları ve elektronik ve sanayi hamleleriyle evrilen gücünün; “Dünya Beşten Büyüktür” söylemi çerçevesinde gelecekte sorgulanacağı aşikar olan Birleşmiş Milletler Daimi Üyelik yapısına da yansıması beklenmelidir…

Rusya’nın; Enerji Pazarlama Şirketi Projesinin mimarı ve ortağı olması, dolaylı olarak Ortadoğu ve Doğu Akdeniz Hidrokarbon ve Gaz Kaynaklarının Pazarlanmasına da ortak olması demektir…

Rusya’nın bu konumu Avrupa için sorun teşkil eder mi…

Hiç sorun olacak gibi durmuyor. Bu olsa olsa  BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) projesini akamete uğratması açısından ABD’nin istemeyeceği bir durumdur!..

Güvenlik kısmı da madalyonun diğer yüzüdür. Rusya Akdeniz’de, İsrail gaz ve petrol hattının jandarmalığı konumunu Suriye iç savaşında ele geçirmişti. Gelişmeler hali hazırda lojistik güvenliğin tüm diğer muhataplarca da en üst seviyede sağlanmasını zorunlu kılmaktadır…

Tüm bunlar Türkiye açısından gerçek bağımsızlığın göstergesi anlamına gelen oluşumlar. Türkiye’nin bağımsızlaşma hamleleri hem eski hem de yeni ABD için son çeyrekte zaten önemli bir sorundu. ABD Yunanistan’a yerleşmekle aslında bu yeni enerji hattının boğazına bir kement atmış oldu. Asıl hedefi ise taa uzak kıtadan gelip Akdeniz’deki Gazın kaynağına da ortak olmaktır. Ardından Türkiye’de yönetebileceği iç dinamiklerin eliyle, enerji yolunu tam kontrol altına almayı hedeflediği de aşikardır. Bu amaçla çeşitli, hatta bazen bel altı hamlelerin, son kerteye kadar bıkmadan atılacağını görmek için klavuza dahi gerek yoktur.

Ukrayna savaşı sonrası oluşan enerji darboğazı yanı sıra Putin’in son çıkışı ile; Suriye ve Irak’ta oluşturulmak istenen koridor terör devleti, Yunanistan ve Türkiye’deki iç muhalefetin nasıl bir vesayetçi rol üstlendiklerini iyice açığa çıkardı…

Bir zamanlar “S400’ler kime karşı kullanılacak” diyenler dahi olmuştu. Ancak ya hiçbir vizyon içermeyen ya da en başından vesayetçiliği kabul etmiş olan birinin sorabileceği bu sorunun cevabı da içinde biraz olsun vatan, millet ve bağımsızlık duygusu barındıranlar için, netleşmiştir herhalde…

Bir sonraki yazıda tüm bunları biraz daha açalım…

Hasan Mustafa Arslan

(Ekim 2022)

One comment

  1. Sayın Arslan; ilk yayımladığınız makaleden sonra bu makalenizi merakla bekliyor, Bizim vâkıf olmadığımız önemli bilgiler vereceğinizi tahmin ediyordum. Gerçekten de bu güne kadar medyamızda rastlamadığım bazı önemli bilgiler veriyorsunuz. Özellikle Türkiye’de kurulması planlanan enerji şirketinde Rusya’nın ortak olması, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz Petrol ve Hidrokarbon gaz gelirlerinden elde edilen kâr’dan çıkar sağlaması demek müthiş bir hamle. Deyim yerindeyse “Savaşmadan Barış Yapmak” gibi bir şey. Bu konuda bizleri aydınlattığınız için size müteşekkirim. Elinize sağlık

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir