Hangi ADALET için yürünür!

10.7.2017


Adalet kavramı ne ifade eder ya da etmeli!

Eminim herkesin bu beylik konuda bir fikri ve beklentisi vardır. Beklentileri belirleyen ise ya kişilerin başlarına gelenler üzerinden oluşan ceza talepleri ya da başkalarının başına gelen ve hemen herkesi rahatsız edecek türden bir olgunun cezasız kalmaması isteğindendir.

Topluma bir mikrofon uzatılsa alınacak tüm cevaplarda adaletin ceza üzerinden tanımlandığı görülecektir.

Bu bakış açısı tamamen yanlış sayılamaz. Gerçekten suça karşılık gelecek, üstelik caydırıcı bir cezanın olması zaruridir…

Tam burada, herkesi bir durup düşünmeye davet ediyorum…

Modern hukuk teoride suçun cezalandırılmasını yanı sıra da suçlunun ıslahını öngörür.

İleri sürülen en ideal çözüm de suçlunun hürriyetinin kısıtlanmasıdır!

Yani hapis…

Bu sayede; suçlu olanlar toplumdan tecrit edilerek bir arınma sağlanmış olacak ve suçlular da kısıtlı oldukları ortamda tefekkür edip nadim olacaklar. Kısıtlılıkları tamamlanınca da suç işlemiş olanlar nadim olmuş olarak ara verdikleri sosyal hayatlarına devam edebileceklerdir.

Bu konuda evdeki hesap çarşıya uymuş mu dur!

Kesinlikle hayır…

Çünkü Adaleti tanrısal bir kurguyla devlet vermeye çalışmaktadır. Buradan mutlak adaletin çıkması olanaksızdır.

Neden mi!

Modern hukukta mağdur öncelikle mağduriyetini devlete ispat etmek durumundadır. Savcıyı ikna edemeden bir dava açabilmeniz mümkün olamaz. Hakîm de norm olarak belirlenmiş cezalara devlet adına hükmedendir. Adil hakîm suçlular arasında ayırım yapmayandır. Oysa mağdur davasını kendi açabilse, devlet de hakem görevini üstlense durum çok farklı gelişebilir.

Devlete karşı işlenen suçlar da ayrı bir sorunsaldır.

Cezaların adaleti sağlayacak nitelikte olup olmaması, suç ve cezanın denkliği bir başka problemdir.

Ancak tüm bunların dışında çözümsüz bırakılan çok daha büyük bir adalet problemi söz konusudur.

O da, cezaların normlar halinde vaz edilmesi ve uygulanmasının suçluları geri dönüşümsüz bırakıp yaşarken dahi hayattan koparmasıdır.

Bu şu demektir.

En ağır ceza gerektiren bir suçu ele alalım. Sakarya’da yaşanan son hunhar cinayet hafızalarımızda. Komşusu hamile bir genç kadına tecavüz edip sonra da hem kadını hem de 10 aylık bebeğini hunharca katleden cani bir suçluyu ele alalım. O suçlu herkesin gözünde aşağılık bir ölümü hak etmiştir. Dünyanın her yerinde kime sorsanız bu böyledir. Ceza normlarında da böylesi bir suçun karşılığının idam ya da müebbet hapis olması gerektiği aşikardır.

Yeryüzündeki tüm savcılar, böylesi bir fiil karşısında derhal ikna olup dava açacaklardır. Hakîmler de hukukun üstünlüğü çerçevesinde söz konusu fiilin cezasını kesecektir.

Dikkat edin! Hukuk normları çerçevesinde hiçbir hakîm farklı bir karar veremeyecektir. Artık fail için tüm çıkış yolları kapalıdır. Karışılan bir trafik kazasındaki can sorumluluğu da farklı bir sonuç doğurmayacaktır.

Bu durumda oluşturulan hukuk normları tarafından; tamamen iyi niyetle en cani suçluya dahi çıkış yolu sağlamayı öngörerek belirlenen hapis cezaları ya hakkını arayanı tatmin edemeyecek ya da suçluyu hayatın dışına itecektir.

 

Kısasta sizin için hayat vardır!

Bu kriteri duyar geçeriz. Üzerinde hiç düşünülmez…

Şöyle soralım. Vadedilen hayat kim içindir!

1-    Cezanın suça denk olmasından dolayı suç sayısı azalacağından, toplum huzur ve hayat bulacaktır…

2-    Suçluya, mağdur eliyle af şansı sunulabilecektir…

İkinci şıkka dikkat!..

En sıra dışı ve cezası ağır bir suçluyu ele alalım. Ceza normları eşit uygulanacağından dolayı o suçlunun hakîmin vereceği cezayı çekmesi gerekir. İdamsa idam, müebbetse müebbet…

Bu durumda suçlunun hiçbir şansı yoktur. Suçlu zamanı geri çeviremeyeceği gibi cezayı da gideremeyecektir.

Ancak ceza takdirini mağdura ya da yakınlarına bıraktığınızda, suçlu; işlediği suçun birebir aynıyla karşı karşıya kalacak ve ancak ölümle burun buruna gelindiğinde oluşacak olan nedametin tam olarak gerçekleşmesi söz konusu olabilecektir.

Bu durumda; ölümü toplum tarafından da arzu edilen bir caninin, modern hukukun ceza normlarına göre en ağır ceza ile sonlanacak olan hayatının, mağdur yakınlarının iki dudağı arasında bir çıkış yolu bulabilme ihtimali vardır.

Kaldı ki birçok ölümle sonuçlanan suçun karşılığı, suçlu tarafından marufun ölçüleriyle diyet olarak da giderilebilir.

İran’da yakın zaman önce oğlunun katilini son kertede affeden anneyi hatırlayın! Hangi beşerî adalet sistemi bu şansı verip o genci normal yaşama döndürebilirdi!..

Bu durumda modern adalet anlayışı mı daha insancıldır, yoksa Allah’ın insanlara tavsiye ettiği adalet ölçüsü mü?

Siz olsanız hangisi için yürürdünüz!..

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir