Küresel bilek güreşi…

 16.10.2015


Ağır siklet bilek güreşi yapılan masanın ayakları titrer!

Ortadoğu’da da büyük bir bilek güreşi var. Nedeni menfaat. Ödülü ise Küresel güç liginde final grubunda kalmak. Burada olmanın sonuçları sadece şan, şöhret değil elbette…

Küresel güçler, küresel değere sahip kaynakları da yönetirler. Bu böyle gelmiş, böyle de gitmektedir. Kaynak yönetimi her zaman ona sahip olmak anlamına gelmez. Kaynağın dağıtımını sağlamak ve ürünün varacağı noktaya güvenle ulaştırılması, çoğu zaman kaynağa sahip olmaktan daha kıymetlidir.

Ortadoğu, bugünün ve geleceğin enerji hammaddelerinin Dünya’da ki önemli bir merkezi olduğu kadar dağıtım trafiğinin de hakim noktasındadır…

Eğer Küresel güçseniz, bir adım atarken çok sayıda bileşeni gözeterek lehinize sonuç almak durumundasınız demektir. Bugün küresel güç olmanın yolu Ortadoğu masasında etkin olarak var olmaktan geçiyor…

Esad’da bu durumdan yararlanıyor.

Aslında hiç kimsede bir Esad sevgisi olmadığı malum. Ancak fiili olarak Esad Rusyayı davet etmiş, Ruslar da koşa koşa gelmiştir. Ceketinin ceplerinden irin aksa da Esad artık Rusya’nın sevgilisidir.

O imdat çağrısı Rusya için kimbilir bir taşla kaç kuş vurmak demektir…

Başta, Türkiye’nin güney Anadolu illeri ve sınırımız olan ülkeler ile İran Pars bölgesine kadar uzanan coğrafya’da, Dünyanın en zengin “Kayaç (Kaya) gaz’ı Petrol’ü” kaynaklarına ortak olunabilecektir.

Akdenizin sıcak sularına inip, Kıbrıs’taki USA ve AB üs’lerininin karşısında daimi imtiyazlı üs edinerek yeni enerji koridorunda muhafız olunabilecektir.

Suriye ve Irak içinde DEAŞ ile savaş bahanesiyle içindeki Radikal(!) ve savaşçı müslümanları bölgeye sürerek izole edip yok etme imkanına kavuşabilecektir.

Batının ekonomik ambargosu nedeniyle bozulan ekonomisine nefes aldırabilecektir.

Silah pazarında, yeni kuşak ürünleri deneyip pazara sürecek ve bu pastadaki payını artırabilecektir.

Daha bilmediğimiz nice menfaatlerde söz konusu olabilir…

……………….

Bu hikaye; pazara giderken eşkiyadan korunmak için güvenliğini sağlasın diye samurayları kiralayan japon köylülerin hikayesini hatırlatıyor. İlk anda güvenilen samuraylar bir müddet sonra eşkiyadan daha tehlikeli hale gelecektir.

Samuraylar başlangıçta köylülerin hoşuna gidecek işler yapmışlar, etrafa korku salmışlardır. Ancak bunun sonunun nereye varacağı kestirilemez…

Önce yerlerini sağlamlaştıran samuraylar bir süre sonra kendilerini çağıran köylülerin efendisi olurlar.

………………

Bugün Ortadoğuda patlatılan bombalar, parçalanan hayaller, yıkılan geçmişler, canavara dönüştürülen ruhlar, son tahlilde küresel güçlerin menfaat zincirine hizmet ettirilir… Kayıplar ise bir istatikten ibarettir…

Kaos oluşturulan ortamlarda kafalar da karışık olur. Kimin eli kimin cebinde anlaşılmaz. Her kafadan bir ses çıkar. İnsanlar gerçeklerle değil maşaların eliyle algılarla yönlendirilir.

Böyle bir ortamda “Ben sizi bu bataklıktan derhal çıkaracağım” diyerek ortaya atılanlar da olur. Bunun peşinen küresel oyuncuların isteklerine boyun eğileceği vaadi olduğunu düşünmek gerekir!.

Böyle bir boyun eğmenin ödülü bir kaç istasyon ve pompa sağlamaktan öte geçmez. Ancak küresel güçlere ne kadar güvenilir kestirilemez!.. Eğer günün sonunda o kadarcık bonkörlüğü dahi yapmazlarsa hangi kadıya gidilir!..

Anlaşmalar imzalanıp, işler durulunca yeni işleyişlerin aritmetiği hayata geçirilince artık geri dönüş olmaz. Kağıt tekrar karılıp oyun yenilenmez. Bunun için bir yüz yıl beklemek icabeder.

Geçen yüzyılın başında Musul, Kerkük, oniki adalar gittikten sonra son bir hamle ile Hatay’ı zar zor halledebilmiştik. Yarın böylesi cesur adımı attıracak birini bulabilir miyiz! Bulsak bile adım atmaya mecalimiz olur mu sorularını sorabiliyorsak bugün sormalıyız. Yarın geçtir!…

Velhasılı kelam yaşananlar çetin bir imtahandan başka birşey değil!..

Bir Suriyeli keşke şu kayaç gazı olmasaydı da huzurumuz olsaydı, ülkem yıkılmasaydı diyor…

Eminim ki yakınlarını teröre kurban verenlerde benzer düşüncededir.

Diğer taraftan evimizin önünde yakınlarımız öldürülüyor ve oluk oluk sürülüyor. Birileri, bizim sandığımız şeyleri paylaşıyor.

Buna nereye kadar seyirci kalabiliriz ya da seyirci kalmalı mıyız?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir