Milli yürek;

22.9.2015


Baştan söyleyelim. Asabiyete karşıyız.

Asabiyet Türkçemizde sinirlilik hali diye anlaşılsa da, asıl anlamı “akrabacılık”. Her ikiside insanı bozar…

Milli takım, Milli marş, Milli tank, Milli ekonomi, Milli gelir, Milli piyango, Milli istihbarat vs. biliyoruz da…

Şimdi bir de “Milli milletvekili” çıktı. Milletvekili zaten milli değil mi ki!

Ülkenin bir partisi Milliyetçi, bir diğeri Halkçı’yken bu da nerden!..

…………..

Enteresan ülkeyiz vesselam. Halkçımızı da, milliyetçimizi de anlamak zor. Bahçemizde otlayan ineği başkasının sağmasından rahatsızlık duymuyoruz zaman zaman…

“Tarih aptallar için tekerrür eder.” diyenler boş konuşmamış…

Bir, ikinci Abdulhamit vakıası daha yaşıyoruz. Aşağıdaki satırlar “Beyaz Türkler Ateşle Oynuyor”[1] yazısından.

“…Selanik’te örgütlenen, ilk kongresini 1892 de Paris’te gerçekleştiren o günün özgürlük hareketinin peşine kimler takılmadı ki. Mehmet Akif, Said Nursi, Elmalılı Hamdi Yazır, Tevfik Fikret, Namık Kemal ve daha nice kitlelere yön verebilen, eli kalem tutanlar… Bir kısmı sonradan nadim olsalar da, o sele kapılıp kitleleri galeyana getirdiler bir kere.

1899 Kasım’ında İsmail Kemal isimli birinin ardına takılan ülkedeki yazar çizerlerin 20 temsilci ile İngiliz baş konsolosu O’Conor’a; metnini T. Fikret’in düzelttiği, Ûbeydullah Efendi tercümalığı ile taktim ettikleri ilginç bir mektup var. Mektupta şunlar yazılı;

“Size takdim ettiğimiz mektubu güç koşullar altında yazdığımızı takdir edersiniz. Alttaki imzaları az bulmamanızı rica ederiz. İmza sayısına değil içeriğine dikkat ediniz.

Mektubun sahibi ünlü düşünür ve yazarlardır. Sizinde bildiğiniz gibi, ülkede kamu oyunu onlar oluşturur. Büyük Britanya Devleti’nin ileride bir gün bizim özgürlüğe kavuşmamıza yardım edeceğini umuyoruz. Mazideki unutulmaz dostluk anılarını anımsayarak Britanya İmparatorluğu’na Transvaal Savaşı’nda başarılar diliyoruz.”

Günün sonunda iş işten geçmişti artık. Osmanlı’yı parçalamaya azmedenlerin değirmenine su taşınmış, öldürücü darbe gelmiş ve o günün aydınları(!) neye hizmet ettiklerini anlamamışlardı bile. Ama Batı için sonuç önemliydi. Üstelik plan işlemiş, en büyük engel içeridekilerin eliyle halledilmişti!

25.07.1905 Cuma günü Abdulhamit’e düzenlenen, 80 kişinin öldüğü, ancak asıl hedefi başarısız suikast sonrasında, her kötülüğün ardında sistemi ve Abdulhamit’i gören Fikret’in, o olay üzerine kaleme aldığı şiirinde nasıl bir kin olduğuna bakın;

Ey şanlı avcı, tuzağını boş yere kurmadın

Attın… Fakat neyazık ki yazıklar ki vuramadın.

………………

 

Aynı halet-î ruhiye, bugün de yok mu?

Bir yoklayın! Türkiye’nin dış siyasette çatıştığı güçlerle aynı safta durmaktan gocunmayanlar sağda solda değil mi! Hükümet devrilsin, yeterki bunlar gitsin de, ne olursa olsun mantığı gözleri bürümüş…

Bunun için Türkiye karşısında savaşa gireceklerimiz bile var!..

Bugünkü tavırları gösteriyor ki bu halkçı ve milliyetçilerimiz kazara 1938 de yaşasalardı Hatay operasyonu için Mustafa Kemal’i de topa tutarlar mıydı!.. Kimbilir belki de tutmuşlardır da biz duymamışızdır…

…………..

Milli ekonomi diyoruz! Türk sanayicisi ve işadamı deyip gururlanıyoruz da; onlar da ne kadar milli!

Yabancı markaların temsilciliği ile ekonomisini büyüten sakallı olsa ne, bıyıklı olsa ne… O güç Ali’den alınıp Veli’ye verilse sakalda, bıyıkta ne hale gelir kimbilir!..

90’larda Milli bankalarımız hangi milli soyguncular eliyle soyuldu… Unutuldu gitti tabii…

Milli otomobilimiz “Devrim” filim oldu…

Bu ülke milli silahlar üretene kadar neler çekti. Kıbrısa çıkan milli çıkarma gemileri nasıl üretildi, bilmiyoruz. Kimbilir oralarda ne hikayeler var…

Meraklısı google’a “Vecihi Hürkuş”, “Nuri Demirağ” yazsın. Yazsın da milli ne demekmiş görsün. Bunları çelmeleyen milli yabancılarımızın olduğunu da bilsin!..

…………..

Sözün özü; milli vekil, milli oy hepsi bir tarafa…

Allah Rızası için çarpan milli yürekler lazım.

Gerisi hikaye…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir